Hayatımızın Hayırlar’ı

Yakup Bayrak
2 min readDec 21, 2020

--

Geçtiğimiz Cumartesi günü saat 12 sularında, bilinçli olduğum yaşam döngüsündeki en çaresiz anları yaşarken, bir yandan deliler gibi hızla hastaneye doğru araba sürüyor, bir yandan da arabanın direksiyonunu işte böyle bağırarak yumrukluyordum: Hayır! Hayır! Hayır! Ne yazık ki beni duyması gerekene sesim yetişmiyordu. Bunlar çaresizlik Hayırlar’ı

İlk oğlum doğmadan önce okuduğum tüm “Babalığa hazır mısın?” makalelerinde “İlk Hayır’ı sizden, en güvendiğinden duymalı. Eğer her istediğine Evet derseniz, onu sadece şımartmakla kalmaz, hayata karşı hazırlıksız bırakırsınız.” diyorlardı. Bunlar da kıyamaya kıyamaya ağzımızdan dökülen Hayırlar

Kokusundan bile fenalık geçirebileceğim patlıcanın ya da kapuskanın, olabildiğince nazik, güler yüzlü ve “umarım beğenir çehreli” servisi esnasında sesimin incelebileceği en alt tonda, adeta mırıldanarak dile getirdiğim “Hayır, ben patlıcan almayayım.” ise vicdan bükücü Hayırlar’a bir örnek…

Yıllar önce çalıştığım şirketin performans görüşmeleri esnasında “sistemde kurulu, gizli kalması gerekli düzenin” şifresini çözümledikten sonra aldığım maaş zammını duyduğumda, hesap kitap bile yapmadan bir çırpıda dile getirdiğim “Hayır, ben bu oyunu daha fazla oynamayacağım.” lar ise belki de en değerli olan, aydınlanma Hayırlar’ı

Bakın, devam ediyorum o kıymetli Hayırlar’a:

  • “Hayır, zamanımı yollarda harcamayacak, evime yarım saatten uzak mesafedeki hiçbir lokasyonda çalışmayacağım.”
  • “Hayır, bir aday başvurduğu pozisyonun kendisine sunacağı maaş dahil tüm hak edişleri, istihdam sürecinin son adımına ulaştığında öğrenmek zorunda değil.”
  • “Hayır, biz sizin taleplerinize göre eğilip bükülerek değil, yıllardır üzerinde titizlikle çalıştıktan sonra ortaya çıkarttığımız modele bağlı kalarak size hizmet üreteceğiz.”
  • “Hayır, sürekli büyümek, her daim daha fazla iş yapmak, daha yüksek ciro ve karlılığa ulaşmak zorunda değiliz.”
  • “Hayır, o işi o anlamsız takvimde bitirmek için hiçbirimiz özel hayatımızdan feragat etmek zorunda değiliz.”
  • “Hayır, sırf önceden bir karar verdik diye, o kararın bizi yıprattığını bile bile ona bağlı kalmak zorunda değiliz.”

“Yahu bunlar söylenir mi? Ayıp olur, kalbi kırılır, bize başka iş vermez, dedikodumu yapar, bir daha benimle konuşmaz, beni sevmez…” diye fısıldıyor iç sesimiz öyle değil mi? Aramızda kalsın ama aslında o iç sesimiz sadece “aşırı yüklenmeyi” görüyor ve “sigorta işlevi”ni yerine getiriyor.

Eğer ki peşi sıra kuracağımız cümleyi biliyorsak, onun her kelimesinden eminsek ve gerçek olması için ne gerekiyorsa yapacak kadar cesaretimizi toplamışsak, Hayır’lı bir cümle hayırlı bir cümledir. Hatta küçük çaplı bir devrimdir. Aşırı yüklenmeler, yıllardır içimizde tuttuklarımızdan ve korkularımızdan öte bir dışavurum isteğinden fazlası değil. “Peki ya o sigorta, o neyin nesi o zaman?” diye meraktaysanız bilin ki o, Hayır dedikten sonra yaşayacağımız yüksek dozdaki huzurun kendimizi koyuvermemize sebep olmasına engel oluyor, o kadar.

Bana bu satırları, çaresizliğin limitlerini zorladığımda tüm gücümle haykırsam da arkasını getiremediğim o Hayırlar yazdırıyor. Siz, o ana kadar beklemeyin. Derin bir nefes alın ve bir çırpıda söyleyiverin:

Hayır.

--

--